Eğer sanatı bir elbise gibi üstüme giyseydim, yakama mücevher iğne olarak sanatın minyatür halini takardım.
Minyatür Sanatı, en genel haliyle kitap resmidir. Bizlere olanı ve bilgiyi aktarır. Okuduğumuz kitabın dinlenme ve aynı zamanda bellekte kalma biçimidir. Önümüzde açılan renkler ve nakışlar dimağımızda bir tat bırakır adeta. Bu sanatı icra eden kişiler “nakkaş” , “ şebihnüvis” , minyatari gibi isimler almıştır.
Bizim bu sanatla tanışmamız 15. yüzyılda olmuştur. İlk minyatürlerin Mısır’da papirüslere yapıldığı düşünülmektedir. Yunan, Roma, Bizans ve Süryani el yazmalarında da karşımıza çıkar. Osmanlı minyatür sanatı eserleri, II.Murat Döneminde yapılmaya başlanmış, Fatih Sultan Mehmet Döneminde belge niteliği kazanmıştır ve bu dönem üretilen minyatürler günümüze ulaşmış ilk eserler olmuştur. Özellikle Fatih Sultan Mehmet Döneminde kültür, sanat ve bilimde oldukça önemli gelişmeler olmuş, bu konularda yazılan el yazmalarının görselleri minyatürle kimlik bulmuştur. Dönemin minyatürleri tarihi olayları, seferleri, kişileri, sosyal ve kültürel hayatı yansıtır. Osmanlının minyatür alanındaki en büyük temsilcisi Levni’dir. Onunla birlikte minyatür sanatı daha estetik bir görünüm kazanmıştır. (Bkz. Levni’nin Kadınları)
Batıda minyatür olarak bilinen bu sanat, doğu toplumlarında nakış olarak adlandırılmıştır.
Göz alıcı renkler, kat kat kompozisyonlar, itinayla yapılmış ve bütünde bir zarafet yansıtan resimler olarak karşımıza çıkarlar. Kendine göre bir biçimi, dili ve kuralları olan bir sanat yaklaşımıdır. Gerçi günümüzde kitapların dışına taşmış, duvarlarımızı süsleyen sanat eserleri halini de almıştır. Kurallar, gelenekler biraz esneyip özgün eserler çıksa da bu sanatın gizemine vakıf olan sanatçılar, halen en özel malzemeleri bu sanatın sunağında kullanmaya devam ederler.
Benim nezdimde bir nakkaşın bir mücevher ustasından pek de farkı yoktur. Biri elmas yontarken diğeri elması inşa eder. Mücevher ustası yonttuğu elmasın hangi göğüste parlayacağını hayal ederken, nakkaş inşa ettiği elmasın hangi gönülde parlayacağını hayal eder. İkisi de bir yoldur tutturur gider. Yavaş yavaş bir gizin açığa çıkması gibi soluk kesici bir biçime evrilir. Odaklandıkça zihin saydamlaşır. Görülmeyen yavaş yavaş görülmeye başlar. İki usta da bu yolculukla iki ayrı mücevhere dönüşür. Kendini bulur ve açılmaz mühürleri açar. Her eser hakikate dönüşür.
Minyatür sanatının gölgesi yoktur. Biz parlayan bir mücevheri ya da minyatürü seyrederken çok azımız ardındakileri görme yetisine sahibizdir. Minyatür de gölgesiz son halini sunar bize. Nakkaş, yolunu hayal etmeyi bizim yeteneğimize bırakır.
Levni Kadın Minyatür Eser
Elif Uzun
Fatih Sultan Mehmet Minyatür Eser
Nakkaş Sinan ve
Çırağı Şiblizade Ahmet Bey
Av Sahnesi Minyatür Eser
Anonim
İran Minyatür Eser
Anonim