Bütün dünyada olduğu gibi bizde de siyasetin en önemli unsuru, ne yaptığın değil nasıl anlattığın oluyor. Zaten biz Avrupa’ya yönelmiş ama Ortadoğu kafasında bir ülke olduğumuz için biz de liderler vardır. Onların söyledikleri her şey de hükümdür. Sorgulamayan biatcı kafamız yüzünden bir türlü de gerçek demokrasiye geçemiyoruz.
Ülkemiz siyaseti hem muhafazakâr taraflarda hem de liberal ve sol taraflarda hiçbir değişiklik göstermeden devam ediyor. Sadece kendine özgün bir takım ufak tefek nüanslar oluyor hepsi o kadar. Sağ da lider bekliyor sol da lider bekliyor. Aslında bu durum biraz da bizim genetik kodlarımızda yatıyor. Birisi lider olsun. Şöyle yapalım desin herkes tamam desin yürüyelim arkadaşlar prensibi.
Oturur ahkam keser. Dini eleştirir. Din adamlarını eleştirir. Karşı görüşten olan bütün siyasal görüşleri eleştirir hem de ölümüne yerin dibine sokarak eleştirir. Hiç doğrusu yokmuş her şeyi yanlışmış gibi eleştirir. Ama kendin tarafına gelince tek kelime etmez. Zaten geldiğimiz noktada da hem sağ tarafın hem sol tarafın açmazı da burada yatıyor.
Burada en önemli unsun da iletişim oluyor. Her iki taraf da iletişimi öyle güzel kullanıyor ki, kendi taraftarlarını hem ikna ediyor hem de karşı görüşlere rahatça düşman ediyor.
Öyle bir iletişim var ki bir taraf karşı tarafa yobaz diyor, hurra bu taraf toptan kabul ediyor. Diğer taraf karşı tarafa dinsiz diyor bu kez de diğer taraf aynı şekilde şartsız kabul ediyor. Bir taraf sadece kendilerinin cennete gireceğine inanıyor diğer taraf ise hepsinin cehenneme gireceğine inanıyor. Böylece kısır bir döngüde gelişmeyen bir ülke olarak hep beraber patinaj yapıp duruyoruz. Bunca iletişim aracı bunca özgür ortamlar varken bile insanların doğruya ulaşmak istememe sebebini, hangi taraftan olursa olsun öncelikle MUHTEŞEM BİR İLETİŞİM başarısı olarak görmek lazım. Doğrusu yanlışı bir tarafa, bu kadar inandırabilmek gerçekten çok ilginç sosyolojik temellere dayanıyor olması lazım. Yoksa insan aklı almıyor. Acaba bunun için mi bu ülkede sürekli dini argümanlar pazarlanıyor. Veya diğer taraf sürekli cumhuriyet ve Atatürk pazarlıyor.
Bütün bu iletişim dayatmalarının gölgesinde, kaybolup giden nice hakikatler var. Örneğin 25 yaşındaki ilkokul mezunu bir fayans ustası 120binlira maaş alırken, 20 yıldır devlet su işlerinde çalışan mühendis 55 bin lira maaş alıyorsa bu ülkenin bilim üretmesini sanayi üretmesini teknoloji üretmesini tarım üretmesini veya genel anlamda üretime dair bir şeyler başarmasını nasıl bekleyebiliriz. Bu kadar eğitimin ve cabanın karşılığının olmadığı bir yerde, giderek de düşen eğitim sistemi seviyesiyle, gençlere nasıl ümit verebiliriz…
Neyse herkese iyi seneler anlaşılan bu mevzular çok su götürecek bu topraklarda…