“Coğrafya kaderdir.” desen ne çıkar demesen ne çıkar. Aslında hepimiz bozkırlardan kopup gelen atalarımızın torunlarıyız. Bir bozkırdan kaçarken başka bir bozkırda kilitlenmiş ve kalmışız. Aslında içinde hapsolduğumuz bozkır, fiziki bir bozkır değil. Hepimizin zihinlerimizde oluşturduğu, kendi çaresizlik bozkırımızdır.
İçinde bulunduğumuz coğrafyadan etkilenmemek mümkün mü? Değil tabi ki. Hepimiz KENDİ BOZKIRIMIZDA hapsolmuş durumdayız.
Bu coğrafyanın çocukları olarak yerleşemediğimiz mekanlarda yaşıyoruz. Ne oturduğumuz evlerimiz ne yaşadığımız şehrimiz ne de yaptığımız işimiz. Hiçbirine bir türlü yerleşemiyoruz. Hep eğreti duruyoruz. Bir gün feleğin çemberini kırıp doğduğumuz köyümüze, kasabamıza gidip illa kendimizi oralara ispatlamak derdindeyiz. Hep bir hesaplaşma peşindeyiz. Ne sevdiğimize sevdiğimizi söyleyebiliyoruz ne sevmediğimize sevmediğimizi söyleyebiliyoruz. Bütün ömrümüzü ARAFTA tüketmeye yemin etmiş gibi yaşıyoruz.
Her şeyi erteleyerek yaşıyoruz. Şu iş olsun bunu yapacağım, bu iş olsun şunu yapacağım, şu kadar para kazanayım şu şehri gezmeye gideceğim… Bitmeyen bir ertelenmişlik yaşıyoruz. Bütün ertelenmiş hayatlar sürerken bir bakıyoruz ömür bitmiş. Aslında bizim insanımız şehirde kente kasabada köyde yaşadığını zannediyor, fakat kendi iç dünyasında kocaman bir bozkırda yaşıyor. İçi bozkır, hayalleri bozkır, geleceği bozkır, sevdası bozkır, umutları bozkır, yarınları bozkır, her şeyi bozkır aslında. Ruhu göçmüş haberi yok. Saçma sapan hayallerinin peşinden koşmaktan gerçeğini göremeyen, ısrar ettiği şeylerin olmayacağını bile bile bir gün olabileceğine kendini inandırarak yaşayan, yarınları çalınmış, umutları tüketilmiş, birey olmaktan yoksunlaştırılmış, ömrünün en güzel yılları ERTELENMİŞ hayatlar yaşıyor.
Şu iş bitsin anamı arayayım, şu iş bitsin babamla bir akşam yemeği yiyelim, şu seviyeye geleyim Türkiye turuna çıkayım… sonu gelmeyen ertelemeler sonunda bir bakıyorsunuz ki ananız ölmüş babanız yemeğe çıkamayacak hale gelmiş, Türkiye turuna çıkamayacak kadar yaşlanmış ve yorulmuşsunuz. İşte yaşadığımız hayatın özeti bu…
Geçmeden ömrün tamamı biraz ertelemeyi ertelemek lazım.