Boğaziçi’nin günümüzde yozlaşmamış, betona boğulmamış semtlerinden Kuzguncuk’da dünyayı tanımaya başlamıştım. Kuzguncuk üzerinde kitapları olan ve bir de Kuzguncuk Ansiklopedisi hazırladığını öğrendiğim Nedret Ebcim’in “Kuzguncuklu olmak ayrıcalıklıdır” sözüne gönülden katılıyorum. Günümüzde Kuzguncuk kaybolmayan değerlerini korumaya direnmektedir. Çocukluk yıllarımda farklı kültürlerin, dinlerin bir arada kaynaştığı istanbul’un ayrıcalıklı semtlerinden olma özelliğini korumaya çalışmaktadır.
Çocukluk ve ilkokul yıllarım Nakkaştepe’de 32 nolu Şehremini Mazlum Bey’in köşkünde geçmişti; şimdilerde nerelisin diye sorduklarında her zaman övünerek Kuzguncukluyum derim.
Kuzguncuk’da, Nakkaş Baba ile Nakkaş Tepe’ye ismini veren iki muhterem kişiden söz edilir. Bunlar aynı mı, yoksa farklı mı olduğu; Kuzguncuklular arasında tartışılmış; ancak çözüme ulaşılamamıştır.
Nakkaş Baba denilen yer Kuzguncuk ile Beylerbeyi arasında kalan vadilerle çevrili Frenk Tepesi’nin uzantısındır. Burada Nakkaş Baba Mezarlığı bulunmaktadır. Halk arasında Bahri Baba Mezarlığı’da denilen mezarlığa Beylerbeyi tarafındaki merdivenli bir kapıdan girilmektedir. Mezarlıktaki Nakkaş Baba’nın açık türbesinden ötürü de Nakkaş Baba Mezarlığı ismi verilmiştir. Mehmet Raif Bey “Mirat-ı İstanbul” isimli eserinde “Bu mevkiin bu nam ile tanınmasına sebep, üst tarafındaki mezarda Nakkaş Baba namındaki bir zatın türbesinin bulunmasından ileri gelmiştir” demektedir. Ardından da Nakkaş Baba’yı Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran seferinden sonra Tebriz’i ele geçirip İstanbul’a dönerken beraberinde getirdikleri arasında Şeyh Nakkaş Baba’nın da olduğundan söz etmiştir.
Yunus Akçay, “Sokaktaki Medeniyet Üsküdar” isimli kitabında Nakkaş Tepe Mezarlığının karşısındaki Nakkaş Tepe Caddesi isminin; fetihten sonra Babanakkaşzadeler olarak bilinen Ösbek ailesinden alındığını yazmıştır. Bir başka bir rivayete göre; bu cadde ismini Ossmanlı döneminde ki Nakkaş Paşa’dan almıştır.
Nakkaş Tepe Caddesi Marko Paşa ve Ali Fuat Cebesoy Köşkünden başlayarak, en tepedeki Abdülmecit Efendi Köşkünün olduğu yere kadar uzanmaktadır. Bir zamanlar yol boyunca ahşap köşklerle sonradan yapılmış iki katlı evler bulunuyordu. Nazım Hikmet, Ressam Nurullah Berk, ilk kadın milletvekillerinden Ferruh Hanım bir süre burada yaşamışlardı. Abdülbaki Gölpınarlı’nın zaman zaman öğrencileriyle birlikte buraya geldiğini hatırlıyorum. Bildiğim kadarıyla Albay Cemil Bey’in, Sıdıka Harım’ın, Gazeteci Mahmut Bey’in, Bedia Hanım’ın, İfakat Hanım’ın, Şehremini Mazlım Bey’in köşkü (Bu köşkün selamlık kısmını dedem Bingazi Mutasarrıfı Mehmet Sait Efendi satın almıştı (yol boyunca peş peşe sıralanmışlardı).
Caddedenin bir yanı uçurum, diğer yanı bostan ve çilek tarlaları olarak uzanıp gidiyordu. Nakkaştepe Caddesi’ne Tufan ve Delikoç sokakları açılıyordu. Tufan Sokağı’na girilip biraz yüründüğünde Kuzguncuk’tan Beşiktaş’a kadar Boğaziçi kuşbakışı seyrediliyordu. Bu sokakta çini köşk denilen mimari yönden son derece önemli mermer kaplı bir köşk vardı. Ne yazık ki; sonraki yıllarda yıkılarak yerinde beton binalar yükseldiğini öğrendiğimde çok üzülmüştüm. Tufan Sokağı’na Kuzguncuklu ses sanatçısı İnci Çayırlı’nın ismi verilmiş; ancak verdiği bir röportajında Kuzguncuklu değilim demesi Kuzguncukluların tepkisini çekmiş, imza toplayarak sokağa eski isminin verilmesini istemişlerdi. Gününümüzde de bu sokağın ismi Tufan Sokaktır. Oysa ben küçük yaşlarımda İnci Çayırlı’yı hatırlarım. O zamanlar genç bir kızdı ve Kuzguncukluydu.
Nakkaştepe Caddesi’ne açılan ikinci sokak; Delikoç Sokağı’dır. Bu sokak bizim köşkün önündeki Bedia Hanımın köşkünden ayrılır ve orada da sıra halinde köşk ve evler sıralanmışlardır. Mazlum Bey’in köşkünün harem kısmıda bu sokaktadır. Sokağın diğer yanınıda ise Rum Ortodoks Mezarlığı bulunmaktadır. Çocuk yaşlarımda komşularla bu sokağın sonuna kadar giderek, Kuzguncuğun İcadiye kesimi ile yine Boğaziçini seyrederdik.
Bu sokağa Delikoç isminin verilmesinin de ilginç bir öyküsü vardır. Bir zamanlar buradaki iki iri koç sokağın hâkimi olup buraya kimseyi sokmaz ve etrafa korku salarlarlamış.
Bu yazımda Kuzguncuğun bir başka yanını sizlerle paylaşmak istedim.
Geçmiş zaman olur ki; hayali cihan değer.