Bayramlar gelip geçiyor; dini bayramlar ve milli bayramlar…
Hangi bayram seni çok daha etkiler derseniz: Hiç düşünmeden milli bayramlarımız derim. Milli bayramlarımızın cumhuriyet tarihimiz yönünden, hepsinin ayrı bir önemi vardır. Kısacası milli bayramlarımız cumhuriyetimizin simgeleridir. Dini bayramların ise inanç olarak onlardan ayrı bir yeri vardır. Geçmişten günümüze kadar uzanan zaman sürecinde basında “Ah nerede o bayramlar” diye yakınan, birbirini benzeri çok yazı yayınlanmıştır.
Basına ilk adımı attığım günlerde yazım ustalarımız dini bayramlarda mutlaka geçmiş bayramlarla ilgi bir şeyler yazın diye bizlere öğüt vermişlerdi. Bende bu yazımda aynı şeyleri tekrarlamak istemiyorum. Günümüz bayramları geçmişte yaşanan bayram namazı, kurban telaşı, eş dost, mezarlık ziyaretleri gibi özellikler hemen hemen yok etti. Dini bayramlar artık turistik tatillere dönüştü. Sanırım dünyada en çok tatili olan ülkelerden birisiyiz. Böyle olunca da neden çağdaş ülkelere ulaşamıyoruz diye düşünüp duruyoruz…
Bayram yaklaşırken parası olanlar kaç gün tatil olacak diye düşünüyor. Nitekim bu bayramda öncekilerde olduğu gibi önüne arkasına eklemeler yapıldı ve on güne çıkarıldı. Artık yaşlılarda çocuklarıyla torunlarını ziyarete gelecekler diye beklemiyorlar; onların tatile gittiklerini, dostlar alışverişte olsun kabilinden telefonla veya mesajla bayramlaşacaklarını biliyorlar.
Kısacası yıllar yılları izledi her şey gibi dini bayramlarda değişti. Belki de o günlerde maddi ve manevi yönden sevgi, hoşgörü ve büyüklere saygı vardı. Her şey gibi maddiyat, çıkarlar onları yok etti. Özellikle bayramlar yaklaştığında kırtasiyeci dükkânlarında çeşit çeşit bayram kartları sergilenirdi. Şimdi onlarda ortadan kalktı. Teknoloji değiştiğinden onların yerini e-postalar, mesajlar aldı. Sanırım buna da en çok sevinenler postacılar olmalı.
Kurban kesmek tarihin erken çağlarından itibaren vardır. Kan akıtarak tanrıları memnun ettiklerini sanmışlardır. Bazılarına göre dini buyruğu (!) yerine getirmek için kesilen hayvanlar nedeniyle bu bayramın ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Tarihte var olan günümüzde de yaşayan dinlerin hemen hepsinde dini öyküler vardır. Bazı bilim dallarından uzak olanlar bunları gerçek sanır; o da başlı başına bir konu…
İslam tarihinde Yahşi isimli bir kadının Hazreti Hamza’yı öldürdükten sonra onun ciğerini yediği yazılıdır… Çoğu insanda kurban kestikten sonra öncelikle ciğerini yiyerek daha sevap kazandığını sanırlar.
Kurban konusunda Türkçemizde kullandığımız bazı deyimler vardır; bunların başında da “Kurban olayım”, “Kurban vermek”, “Kurban gitmek” gibi…
Kurbanlık olarak koyun, keçi, deve, büyükbaş hayvanlar dışındaki başka hayvanın kesilmesi caiz değildir. Bunun içinde ayrılan hayvanlara kurbanlık denilir.
Kurban kesme inancındaki çoğu insan günümüzde kurban kesme telaşı içerisindedir. Ancak bir kilo kıymanın 500-700 lira olduğu günlerde kurban parası nasıl bulunur?
Zor hem de çok zor.
Bir zamanlar kurbanlar sokaklarda bahçelerde kesilir etraf kan gölüne dönüşürdü. Kesilen hayvanların çırpınışları ve akan kanlar küçük çocuklar üzerinde nasıl bir etki yapar; acaba bunu düşünenler olmuş mudur? Bilemeyiz.
Kurban bayramlarında en çok yaşanan ve medyada yer alan olayların başında kaçan hayvanların peşine takılan gönüllü matador ile kasabım diyerek elini kolunu kesen sözde kasaplardır…
Kurbanla ilgili bin anımı yeri gelmişken sizlerle paylaşmak isterim; Yıllar öncesi bir kurban bayramında Fethiye’ye gitmiştik. Otelden denize inerken bir evin bahçesinde çok güzel bir keçi görmüştük. Keçiyi sevmiş, bazılarımızda resmini çekmişti. Dönüşte bir baktık ki; keçinin yerinde yalnız bağlı olduğu ipi kalmıştı. Gerçekten çok üzülmüştük. O güzelim keçiyi kesmekle sevaba mı girilmişti.
Richard Baker bakın ne kadar güzel söylemiş: “Bilmiyorsun, bilmediğini de bilmiyorsun ve bilmediğini bilmeyi de istemiyorsun.”