Bugun...


ELİF UZUN

facebook-paylas
KASIM AYI - SA­NAT­TA HÜZÜN
Tarih: 02-11-2025 15:05:00 Güncelleme: 02-11-2025 15:05:00


“Gri gök­yü­zü­nün al­tın­da renk en çok, içi­miz­de par­lar.”
 
Kasım… Son­ba­ha­rın en dü­şün­ce­li ayı. Ağaç­lar çok­tan ka­bul­le­ni­şe var­mış, şehir ha­fif­çe içine ka­pan­mış­ken insan da ken­di­ni din­le­me­ye mec­bur ka­lı­yor. Hüzün, Kasım’da başka türlü gö­rü­nür; daha içli, daha ağır­baş­lı, daha es­te­tik bir hal alır. Belki de bu yüz­den, res­sam­la­rın fır­ça­sın­da, şa­ir­le­rin di­ze­le­rin­de en naif ha­liy­le kar­şı­mı­za çıkar.
Bazı duy­gu­lar, gü­neş­li ha­va­la­ra sığ­maz.
Kasım, işte o taşan duy­gu­la­rın mev­si­mi­dir.
 
Ben de Ka­sım­da doğ­muş biri ola­rak bi­li­rim; yağ­mur­lu ve ka­pa­lı ha­va­lar beni hiç ür­küt­mez. Ak­si­ne, böyle gün­ler­de içim­de­ki ke­li­me­ler daha rahat dö­kü­lür, ha­yal­le­rim ge­niş­ler. Hüzün, üret­ken­li­ği­min suyu gi­bi­dir. Ses­siz bir nehir gibi de­rin­den akar, ama çok şey taşır bana…
 
Ka­sı­mın gri fonu, sa­na­tın duygu ha­ri­ta­sın­da özel bir yer aç­mış­tır. Dü­şü­nün; Ed­vard Munch’ın “Me­lan­ko­li” tab­lo­sun­da­ki o deniz kı­yı­sı yal­nız­lı­ğı…
Van Gogh’un son­ba­har tar­la­la­rın­da do­la­şan sa­rar­mış fırça dar­be­le­ri… 
Tan­pı­nar’ın “Huzur”da İstan­bul’a giy­dir­di­ği o iç çekiş…
Hepsi aynı so­ru­yu fı­sıl­dar:
“İnsan en çok ne zaman ken­di­ne döner?”
 
Ben de bazen bu so­ru­nun pe­şi­ne Kuz­gun­cuk so­kak­la­rın­da dü­şe­rim. Yağ­mur son­ra­sı par­la­yan taş­lar­da, Çı­na­ral­tı’nda de­ni­zin se­sin­de hüzün hiç ya­ban­cı de­ğil­dir. Boğaz’ın tuzlu rüz­gâ­rı yü­zü­me çar­par­ken, içim­de­ki ek­sik­ler bile an­lam­lı gö­rü­nür. Hüzün, bir yük ol­mak­tan çıkar; ne­re­dey­se bir ar­ka­daş, bir ilham kay­na­ğı­na dö­nü­şür.
 
Kasım ak­şam­la­rın­da Üs­kü­dar’da yü­rür­ken, Mih­ri­mah Sul­tan Camii’nin göl­ge­si uzar de­ni­ze doğru. Sis yük­se­lir­ken hem kay­bo­lur hem gö­rü­nür si­lu­et­ler… O an, insan ken­di­ni bir tab­lo­nun için­de sanır. Belki Munch’un yal­nız ada­mı­na dö­nü­şür, belki Tan­pı­nar’ın İstan­bul gez­gi­ni­ne…
 
Ama mut­la­ka bir sanat ese­ri­nin için­de his­se­der ken­di­ni.
Kasım; bize dur­ma­yı öğ­re­tir.
Ya­vaş­la­yan za­ma­nın için­de sak­la­nan ay­rın­tı­la­rı gör­me­yi…
Dö­kü­len yap­rak­la­rın as­lın­da bir baş­lan­gı­ca işa­ret et­ti­ği­ni…
Veda eden her ren­gin, içi­miz­de başka bir ışık yak­tı­ğı­nı…
 
Sa­na­tın hüznü gü­zel­leş­tir­me­si bun­dan­dır.
Hüzün yal­nız­ca bir ek­sik­lik değil;
var­lı­ğın ken­di­siy­le kur­du­ğu derin bağ­dır.
Kasım, bir fo­toğ­raf ka­re­si gibi ha­fı­zam­da:
Kuz­gun­cuk sa­hi­lin­de ıslak bir bank,
Mih­ri­mah’ın göl­ge­sin­den sü­zü­len loş bir ışık,
ve du­va­rı­na yas­la­nıp çay içen dü­şü­nen ın­san­lar…
Belki de en büyük gü­zel­lik şudur:
Kasım bizi ken­di­miz­le ta­nış­tı­rır.
 
Dü­şün­ce­le­ri­mi­zi şeh­rin so­kak­la­rı­na, şeh­rin ru­hu­nu da içi­mi­ze taşır.
 
Ve biz fark et­me­den, hüzün sa­na­ta, sanat da bize dö­nü­şür.
 
Edvard Munch Melankoli Tablosu
 
Vincent Van Gogh Sonbahar Tablosu


Bu yazı 230 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
GAZETEMİZ

nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI