Bir zamanlar İstanbul’un arka sokaklarında “racon” diye bir kelime dolaşırdı.
Racon, sadece bir yasa dışı dünyanın kuralı değildi; o dünyanın içinde bile bir tür ahlaktı. “Kadına, çocuğa dokunulmaz.” “Hainin cezasını mafya değil, mahalle verir.” “Sözüne sadık kal, arkadan vurma.” Bunlar bir zamanlar bu şehrin karanlığında bile yer tutan kırık dökük ilkelerdi.
Bugün o raconun yerinde, TikTok’ta sallanan tabancalar, Snapchat’te paylaşılan gövde gösterileri ve OnlyFans’ta harcanan kolay paralar var.
“Yeni nesil mafya” diyorlar bunlara: Daltonlar, Casperlar, Redkitler, Çirkinler, Şirinler… İsimleri çocuk çizgi filmlerinden alınmış, ruhu ise çoktan kararmış bir kuşak.
“Racon bitmiştir!”
Bu söz, 2007 yapımı, Yavuz Turgul’un yönettiği, başrollerini Kenan İmirzalioğlu ve Şener Şen’in paylaştığı“Kabadayı” filminde Ali Osman’a söylettiği bir replikti. Bir dönemin onur kodlarının, “adamlık” tanımının çöktüğünün ilanıydı. Bugün o replik, sadece bir film sahnesinde kalmadı. İstanbul’un arka sokaklarında, Yenibosna’da, Esenyurt’ta, Gazi Mahallesi’nde her gün yeniden yankılanıyor. Çünkü racon gerçekten bitti. Yerini “motorsikletli çeteler” ve “hikâye atmak” aldı.
Yeni dünyanın çocukları
Artık kimsenin mahallesinde “abi” yok.
Bir zamanlar sol grupların “mahalleyi koruma” iddiası vardı; o da bitti. Devrimci duvar yazılarının üstüne şimdi “Daltonlar burada” yazıyorlar.
Esenyurt’un rezidanslarında, Kağıthane’nin arka sokaklarında, Gazi’nin arşınlanan meydanlarında gençler silah taşıyor, “sokak hakkı” kesiyor, haraca “ceza parası” diyor.
Polis TOMA’yla bekliyor ama korku her yere sinmiş.
Gençler artık ideolojiye değil, “hızlı para”ya inanıyor.
Kimi motosiklet üstünde, kimi sosyal medyada.
15 yaşında bir kız çocuğu, iki çetenin arasında kalıp vuruluyor.
Bir başka çocuk, elinde silahla TikTok’ta “nam salıyor.”
Oyun gibi…
Gerçek sanalın içinde kaybolmuş ve ölümün bile filtresi var artık.
Yoksulluk mu, boşluk mu?
Evet, yoksulluk bu hikâyenin zemininde.
Ama “Yoksulluk yeni bir şey değil.”
Bu başka bir şey. Bu, boşluk.
Rol modelin kalmadığı, “gelecek” diye bir kelimenin artık bir anlam taşımadığı bir boşluk.
Bir zamanlar devrimciler gençleri uyuşturucudan korurdu; şimdi torbacılar o gençlerin lideri.
Bir zamanlar “delikanlılık” bir vicdan meselesiydi; şimdi delikanlılık, takipçi sayısıyla ölçülüyor.
Evet, racon bitti…
Ama raconla birlikte bir şey daha bitti: utanç duygusu.
Mahallenin utancı, ailenin utancı, toplumun utancı.
Artık kimse “O parayı nereden buldun?” diye sormuyor.
Ailesine ev alan torbacı takdir görüyor.
Köşeyi dönenin nasıl döndüğünü kimse merak etmiyor.
İstanbul büyüyor, gökdelenler yükseliyor, rezidanslar ışıl ışıl.
Ama o ışıkların altında bir şehir kararıyor.
Bir yanda güvenlikli siteler, bir yanda 18 yaşından küçük çocukların yönettiği çeteler.
İki İstanbul’un arasına sıkışmış bir nesil:
Bir tarafı açlık, bir tarafı gösteriş.
Ve bütün bunların ortasında, bir şehir, sessizce şunu söylüyor:
“Racon bitti, ama vicdan da gitti.”