Merhabalar,
Bugün önceki yazımın sonunda bahsini geçirdiğim müzik eserleri telif hakları konusuna dünyadaki ve ülkemizdeki tarihsel, sosyolojik ve ekonomik gelişimleri kıyaslayarak bir açılım getirmek istedim.
Müzik eserleri telif hakları konusunda dünyada uygulaması ve telif gelirleri bakımından en çok paya sahip eser türüdür. Bu konuda da ülkemiz diğer dünya ülkelerine kıyasla çok geride kalmıştır.
Müzik binlerce yıldır insanların düşünce ve duygularından doğan melodiler ve çoğu zaman sözlerle işlenerek insan hayatının neredeyse her noktasında yer almıştır ve almaya da devam edecektir.
Müziği ilk mırıldanan insanı bilemem ancak müzik konusunda telif hakkı kavramı ilk kez Fransa’da bir olayla gündeme gelmiştir.
Fransız besteci Claude Debussy - 1862- 1918 - Paris'te bir restaurantta yemeğini yerken daha önce müzik dinletilerinde ve konserlerde çalınan müzik eserinin bir orkestra eşliğinde temsil edildiğini duyunca yediği yemeğin ücretini ödemek istememiş kalkıp uzaklaşmaktayken garsonlar arkasından koşarak ücret ödemediğini söyleyince ‘‘Orkestranız hiçbir şey ödemeden benim müziğimi çalıyor. Bestelediğim müziği kullanarak müşterilerinize bir hizmet sunuyorsunuz. Yediğim yemek bunun karşılığı olsun.’’ dediğinde restaurant sahipleri olayı anlayamadıkları için besteciyi mahkemeye vermişler.
Debussy mahkemede, telif düşüncesini ısrarla savunmuştur. Kendi eserinin hiçbir şekilde ödeme yapılmadan kullanılmasından rahatsızlığını ve nedenlerini anlatarak Fransız mahkemesinin müzik eserinin sahibine ücret ödenmesi kararı vermesini sağlamıştır. Bu kararla müziğe telif hakkı ödenme süreci başlamıştır.
Müzik, 19. ve 20. yüzyılda devinimini hızla artırarak ilerlemiş ve insanları ve toplumları yönlendiren kimi zaman tarihi değiştiren sosyal ve kültürel olaylarda simgeleşen rollerde yer almış ve devrimlerin katalizörü olabilmiş ve diğer yandan sanayi devrimine paralel büyük ve güçlü bir ekonomik sektör haline gelmiştir.
Dünya ülkelerinden Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, İngiltere ve Almanya 19. yüzyılın başlarında ve ortalarında müzik konusundaki telif düzenlemelerini ve uygulamalarını geliştirmede ön sıralardaki yerlerini almışlardır.
Dünyada ileri ve sonrasında gelen ülkelerde müzik telif hakları konusunda koruma toplama ve dağıtım yapan eser sahibinin her türlü maddi ve manevi haklarını koruyan birçok meslek birliği bulunmaktadır. AMRA- Amerika Birleşik Devletleri, PRS- İngiltere, SACEM-Fransa, GEMA- Almanya, PVAO- Rusya, SGAE-İspanya
Müzik eseri telif hakları konusunda dünya ülkeleri meslek birlikleri ile ülkemizdeki meslek birliklerinin toplu yada özel anlaşmalarla üye oldukları karşılıklılık esasına dayalı CISAC
Dünya Temsili Telif Hakları Meslek Birlikleri Konfederasyonu, BIEM Dünya Mekanik Telif Haklan Meslek Birlikleri Konfederasyonu, Fransa kuruluşu SACEM ve Almanya kuruluşu GEMA gibi üst ve çatı kuruluşlar tüm dünyada düzenli ve esaslı telif koruması ve tahsilatını gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Dünyada ve ülkemizde birlikte çalışılarak ortak ve hızlı çözümler üretilmesi çok gereklidir.
Ülkemizde ise müzik konusunda telif haklarının başlangıcı dünyadaki diğer ülkelerin aksine çok yenidir. 1850 tarihli telif hakkıyla ilgili ilk hukuk metni ve sonraki ek hukuk metinlerinde müzikle ilgili bir düzenleme yapılmamıştır. 1910 tarihli Hakkı Telif Kanununda ise notalar ve besteler telif hakkı konusu olarak düzenlenmiştir.
1951 tarihli 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile ilk kez müzik eseri tanımı yapılarak telif hakkı konusu olarak eser türleri arasında yer almıştır. 1983 senesinde yapılan değişiklikler sonrasında
1987 senesinde müzik konusunda ilk kez Kültür Bakanlığı denetiminde Türkiye Musıki Eseri Sagipleri Meslek Birliği MESAM ihdas edilmiştir.
1995, 2001 ve 2004 yıllarında müzik eserlerinin uygulamadaki kullanımları ve korunması konusunda yeni anlayışlar ve gerekler sonucu aynı eser türünde birden fazla meslek birliği kurulması, komşu haklar ve bağlantılı hakların düzenlenmesi gerçekleşmiştir.
MESAM sonrası MSG Müzik Eseri Sahipleri Grubu diye bilinen ikinci müzik eseri koruması yapan bir meslek birliği daha kurularak rekabet oluşturulmaya çalışılmıştır. Müzik eseri icracıları için komşu hak sahibi meslek birliği olarak MÜYORBİR ve Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği olarak MÜYAP isimli meslek birlikleri müzikle ilgili diğer meslek birlikleridir. Müzik alanında birden fazla meslek birliği anlayışının getirdiği yararların yanısıra zararlar da mevcuttur. Rekabet öncesi ve şimdiki ortamda hala yeterli bir telif koruması ve hak tahsilatı yapılamamaktadır. 1970, 80 ve 90 senelerindeki müzik eseri sahiplerinin sömürüldüğü düzen tamamen ortadan kalkmamıştır. Aksine müziğin kullanıldığı alanlar gelişmiş ve geliştiği oranda hak ihlalleri artmıştır.
Her türlü temsili ve son yıllarda gelişimini büyük hızlarla artıran internet ve digital alan kullanımlarında telif toplama ve koruma çalışmaları adı geçen meslek birliklerinin aralarındaki özel anlaşmalara dayanılarak birlikte çalışılmasına rağmen istenilen seviyelerin çok altında kalmıştır.
Kültür Bakanlığı mali denetiminde resmi bir kurum hüviyetinde yasal mevzuatın yetersizliği ile yapılan telif koruma ve telif bedeli toplama çalışmaları telif bilinci düşük toplumumuzda müzik kullanan sektörde işletmeci olan vatandaşlarımıza haraç toplanıyor izlenimi vermektedir. Toplanan teliflerin meslek birliklerinin üyelerine adaletli ve doğru bir yöntemle gerçekleştirilemediği konusunda büyük şikayetler vardır. Bu gerçek karşısında da telif bilincinin yükselmesi pek mümkün olamıyor.
Telif tahsilatı için restaurant ve mağazalarda çalışma yapan meslek birliği çalışanlarının saldırıya uğradığı ve kovulduğu bir ülkeyiz maalesef.
Müziğe çok düşkün bir toplum olduğumuz halde insan ve telif haklarındaki durumumuz içler acısıdır.
Anlaşılan şudur ki; devlet tarafından gerekli ve doğru koruma ve hakların toplanarak dağıtımı için müzik eseri sahiplerinin sömürülmesini ortadan kaldıran önemli yasal düzenlemeler getirilmelidir. Sosyolojik ve kültürel evrimleri de tamamlayamadan telif toplama ve koruma işinin devletin denetiminde gerçekleştirilemediği de önemli bir durumdur. Bunun için özel sektörün de işin içine girip müzik eserlerinin değerini yükselterek telif koruması ve dağıtımı yapması bir çözüm olabilir.
Müzik eserlerinde telif haklarının korunması ve ihlallerinin önlenmesinde dünya arenasında kara listeden kurtulamıyoruz. Dikkat edilecek olursa ülke telif koruması ve takibi düzeyi ile ekonomileri ve gelişmişlik düzeyi doğru orantılıdır. Bu nedenle ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin bir göstergesinin de özellikle müzik telif hakları konusundaki gelişmişlik düzeyleri ile paralel olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Ülkemizin yeterli seviyede telif koruma ve takibini başarması şimdilik bir hayal de olsa gerçekleştiğinde devletin yıllık bütçesi miktarında ekonomiye katkıyı artıracağı saptanmış bir gerçektir.
Diğer yandan telif hakkı ifade özgürlüğünün ve mülkiyet hakkının bir parçası olarak tam anlamıyla insan hakkıdır. Bir türlü istenilen düzeyde ve tam olarak gerçekleştirilemeyen anayasa değişikliği çalışmalarında ülkemizin menfaatleri nedeniyle de önemle değerlendirilerek ele alınmalıdır.
Sanata ve sanatçıya destek veren bir devlet ve ülkede sanatçıların ve ailelerinin aç kalması ve sokaklarda yaşaması, kira ödeyememesi ve aylık ya da günlük geçimini dahi sağlayamaması büyük bir haksızlık adaletsizlik ve insan hakkı sorunudur. Hergün dinlediğimiz bazı müzik eserlerinin sahipleri haklarını alamadığı için sefil bir halde yaşamakta ve ölmektedir.
Ülkemizi çok seven ve insan hakkı ve telif bilinci yüksek bir toplum olmamız dileği ile...