Hepimiz artık önümüzdeki sürecin; temiz suya, gıdaya ve temiz enerjiye erişim mücadelesi ile geçeceğinde hem fikiriz.
İnsanlık tarihine bakıldığında, topluluklar halinde yaşandığını görürüz. Topluluklar ilk dönemlerde avcı-toplayıcı olarak hayatta kalmışlar. Ateşin bulunması ile birlikte ve gıdaları pişirerek tüketmeye başladıkları andan itibaren de görev tanımları ve dağılımları başlamıştır. Avcılar ve toplayıcılar ve pişirme işlerini yapanlar, ateşi korumak amacıyla ateş etrafında süren hayat ile birlikte nüfus olarak kalabalıklaşan topluluklarda avlanan ve toplanan gıdalar yetmemeye başlayınca topluluklar vahşi hayvanları evcilleştirmeye, bitki tohumlarını toprağa ekip yetiştirmeye başlamışlar. Hayvanları çiftleştirip çoğaltırken, mağaralardan çıkıp, suya yakın yerlerde oluşturdukları yerleşim ile de sulu tarıma geçiş yaparak topraktan aldıkları ürünü artırmışlardır. Tüm bunları yapan atalarımız; tarım ve hayvancılığın temelini o günlerde atmışlar ve bu temel ile işleyen yol günümüze kadar nesilden nesile aktarılarak devam etmiştir.
Gelişen toplumsal hayat ve coğrafi keşifler ile üretilen tarımsal ve hayvansal ürünlerdeki çeşitliliğinin her yerde homojen olmadığını göstermiş, üretilenler takas edilerek, herkesin istediğine gücü nispetinde ulaşabileceği pazarları oluşturmuştur. Hepimiz duymuşuzdur ve yerleşim yerlerimize ad olmuştur; saman pazarı, odun pazarı gibi...
Saat, gün, ay, mevsim, yıl, yüzyıl gelir ve geçer, insanlar, topluluklar, devletler, krallıklar, imparatorluklar gelirler ve geçerler. Dünyanın devamlılğının sürmesindeki ana değerler asla değişmez. Hava, toprak, su ve ateş; dört element!
Yaşam döngüsünü sağlayan dört element, insanoğlunun kullanımına göre rahmani olarak kullanıldığında bolluk, konfor ve zenginliği artırırken, şeytani olarak kullanıldığında kıtlık, savaş ve yoksulluğa götürür.
Burada en önemli ve bütün kilitleri açacak en önemli obje, özne ve anahtar insandır. İnsanlar grupları, gruplar toplulukları, topluluklar toplumları, toplumlar devletleri oluştururlar.
Boşuna söylenmemiştir: “Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir yiğidi, bir yiğit bir memleketi kurtarır.” Yaşamak ve yaşatmak için, mıh gibi değersiz gördüklerinizi bile önemseyin. Unutmayın o mıh günü geldiğinde nereye çakılacağını asla unutmayacaktır!
Sevgi ve selam...