XVIII. Yüzyıl sonlarına kadar Dereseki Köyü’nün yamacında, o zamana kadar bilinmeyen Karakulak suyu ve mesiresinin ortaya çıkarılmasının ilginç bir hikâyesi vardır:
Karakulak suyu çevresinde bir zamanlar has ahırlar varmış. Buradaki has ahırlarda çalışan Karakulak Ahmet Ağa civarda kaynayan memba suları arasında devamlı içtiği birinin rahatsız olduğu midesine iyi geldiğini ve sağlını kazandığını anlamıştır. Bunun üzerine etrafa sorup soruşturmuş, suyun bulunduğu arazinin Cennet isimli bir kadına ait olduğunu öğrenmiş ve ondan birkaç dönümlük yeri satın almış, sonra da suyu orada yaptırdığı küçük bir çeşmede toplayarak halkın yararına sunmuştur. Kısa süre içerisinde bu su ismini hemen her yerde duyurmuş ve Ahmet Ağa’dan ötürü Karakulak suyu olarak tanınmıştır.
Sultan I.Mahmut’tan son Halefe Abdülmecit Efendi’ye kadar bütün padişahlar bu sudan içmeye başlamışlardır. Su gümüş güğümler içerisinde ağızları mühürlenerek saraya getirilirdi. Ayrıca Mısır Kralına kadar da bu su gönderilmiştir. Sultan II. Mahmud suyun kaynadığı yerdeki mermer çeşmeyi yaptırmıştır. Pertek Paşa’nın söyleyip, padişahın tuğrasının yer aldığı H.1252 (1836) tarihli kitabeyi Hattat Haşim yazmıştır.
Karakulak Ahmet Ağa H.1145 (1741) yılında ölmüş, yaptırdığı çeşme, suyolları ile suyun toplandığı havuz zamanla harap olmuştur.
Burada Karakulak suyunun yanı sıra Deli Osman, Sırmakeş, Şifa, Özenoğlu, Dermal, Kırklar, Hamam Deresi, Soğucak, Beypınarı suları vardı. Bu sular Karakulak suyuna karışmaya başlamışlardı. Vakıflar Genel Müdürlüğü suyun yok olmaktan kurtarılmasını ve modern bir tesis içerisine alınması için Y.Mimar Süreyya Yücel’i görevlendirmiştir.
Y.Mimar Süreyya Yücel Karakulak ve Taşdelen su tesislerini 1949-1950 yıllarında yenilemiştir. Bu çalışmayı yaparken heyelan nedeniyle Karakulak suyunun kaybolma tehlikesiyle karşılaşılmıştır. Ayrıca Karakulak suyuna karışan Deli Osman suyu yeni açılan tünellerle birbirlerinden ayrılmış ve modern tesis haline getirilmiştir.
Karakulak suyu yeni bir modern tesise kavuşunca dönemin Vakıflar Umum Müdürü Hakkı Kamil Beşe bir tamir kitabesi yazarak tesise koydurmuştur:
“Latif-u hakla feyz-i Ahmet, aktı cûş etti yine
Fevç fevç dilmenseler hep geldi Nûş etti yine
Göz göz oldu, ayn-ı Kevser bin dokuz yüz ellide
Himmeti Evkaf ile buradan hurûç etti yine”
Bu onarım sorasında depolarda her gün iki ton su toplanmaya başlanmıştır.