Bugun...


ERDEM YÜCEL

facebook-paylas
Boğaziçi’nde deniz ulaşımı ve Üsküdar Vapur İskelesi
Tarih: 03-09-2023 15:53:00 Güncelleme: 03-09-2023 15:53:00


Boğaziçi’nde Osmanlı döneminde ulaşım ve ticaret deniz yoluyla sağlanmıştır. O dönemde insanlar kayıklarla her türlü ihtiyaçlarını karşılamışlardı.  

 

XIX. Yüzyılın sonlarına doğru Boğaziçi’ndeki köyler arasında bağlantıyı sağlayabilmek için bazı çareler aranmaya başlamış ve bunun sonucu olarak 1854 yılında Şirket-i Hayriye kurulmuş, 1945 yılına kadar da işlevini sürdürmüştür.

 

Osmanlının ilk anonim şirketi olan Şirket-i Hayriye 17 Ocak 1851’de Fuat ile Cevdet Paşaların girişimleri ve Sultan Abdülmecid’in onayıyla kurulmuştur. Şirket-i Hayriye’nin kuruluşundaki amaç Boğaziçi iskeleleri arasında önceleri kayıklarla yapılan ulaşımın bu kez buharlı gemilerle yapılmasını sağlamaktı. Şirketin kuruluş nizamnamesini dönemin yürürlükte olan hukuk sistemi Mecelle’yi yazan Ahmet Cevdet Paşa hazırlamıştır. Şirketin kurulması üzerine Galata bankerlerinden Baltazzi Efendi İngiltere’den yandan çarklı altı vapur ısmarlamış, onların 1854’de gelmesiyle birlikte Boğaziçi’nde ulaşım sağlanmaya başlamıştır.  Onu izleyen yıllarda Eminönü ile Boğaziçi köyleri arasında çalışan, İngiltere’nin yanı sıra Fransa, Almanya ve Hollanda’daki tersanelere yapımı ısmarlanan vapurların sayıları daha da artmıştır. Başlangıçta kaptanların çoğu Rum olmasına rağmen Beykozlu Rıza Ömer kaptanın ismine de kaynaklarda rastlanmıştır.

 

Boğaziçi’nde ulaşımı sağlama hakkını alan şirket ilk seferini Eminönü’nden Üsküdar’a yapmıştır.

 

Boğaziçi’nde vapur iskeleleri

 

Şirket-i Hayriye’nin kurulmasıyla birlikte Boğaziçi’nde vapurların yanaşacağı iskelelerin yapılmasına başlanmıştır.  İstanbul’un Avrupa yakasında Salıpazarı, Kabataş, Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy, Bebek, Rumelihisarı, Boyacıköy,  Mirgün (Emirgan), İstinye, Yeniköy, Tarabya, Kireçburnu, Büyükdere, Sarıyer, Yenimahalle, Rumelikavağı, Altınkum iskeleleri kurulmuştur. Bu iskeleler çoğunlukla ahşaptan yapılmışlar ve yakın tarihlere kadar hizmet vermişlerdir. İstanbul nüfusunun artması ve yeni nakil vasıtaların ortaya çıkmasıyla birlikte deniz ulaşımının yerini kara ulaşımı alınca iskelelerin çoğu terk edilmişlerdir.

 

Boğaziçi’nin süsü olarak düşünülen bu iskelelerin restore edilerek korunmaları ve yeni işlevlerin verilmesi onların ortadan kalkmasını önleyecektir.

 

Şirket-i Hayriye’nin Marmara’ya dönük kıyılarında Haydarpaşa, Salacak, Harem ve Moda iskeleleri; Haliç’de Karaköy, Kasımpaşa Fener, Balat, Hasköy, Ayvansaray, Sütlüce ve Eyüp iskeleleri bulunuyordu.  Boğaziçi’nin Anadolu yakasında Üsküdar, Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy, Vaniköy, Kandilli, Küçüksu, Anadoluhisarı, Kanlıca, Çubuklu, Paşabahçe, Beykoz, Anadolukavağı iskeleleri ilerleyen zaman içerisinde yapılmıştır. Onların da bazıları ahşaptan bazıları da dönemin mimari üslubu olan Neo-Klasik üslupta olup korunmaları gereken iskele örnekleridir. Bu iskelelerin isimlerinin çoğu vapurlara verilmiştir. Bunlardan bazıları küçük bazıları da büyük boyutlarda olup Haliç’de çalışanlar onlardan çok daha farklı küçük boyuttadırlar.

 

Şirket-i Hayriye’nin kamulaştırılması

 

I. Dünya Savaşı ile onun öncesinde İtalyanların Trablusgarp’a saldırması üzerine şirket zorunlu olarak vapurlarının çoğunu ordunun emrine vermek zorunda kalmıştır. Savaşın sona ermesinin ardından şirketin on vapuru batmış, beşi kullanılamaz duruma gelmiştir. Böyle olunca kullanılacak durumda on sekiz vapur şirketin elinde kalınca iflas kaçınılmaz olmuştur. Bunu önlemek için devlet şirkete yardım ederek iflasını önlemiştir.

 

Cumhuriyetin ilanından sonraki yıllarda Şirket-i Hayriye 1944 yılına kadar Boğaziçi’nde ulaşımı sağlamıştır.  O tarihten sonra Şirket-i Hayriye’nin vapurları, Hasköy’deki onarım tesisleri başta olmak üzere mal varlıkları devlet tarafından satın alınmıştır. Bunun sonucu olarak 15 Ocak 1945’de çıkarılan yasayla Şirket-i Hayriye’nin yerini Deniz Hatları  İşletmesi almıştır. Buna rağmen İstanbul halkı üzun süre Şirket-i Hayriye ismini kullanmayı sürdürmüştür...

 

İstanbul ve Boğaziçi arasında başlangıçta buharlı gemilerle yolcu taşımacılığı yapan Şirket-i Hayriye kamulaştırıldıktan sonra filosu yenilenmiş işletmeye 1950’lerin başlarında üç parti halinde Hollanda’da inşa edilen yeni yolcu vapurları katılmıştır.

 

Üsküdar Vapur İskelesi

 

Üsküdar Vapur İskelesi ilçenin merkezine yönelik Paşa Limanı Caddesi ile Mimar Sinan Liman Caddesinin birleştiği yerde 1852’de yapılmış olup, Boğaziçi’nin en eski iskelelerinden birisiydi. 

 

Bu iskeleyi çocukluk yıllarımdan çok iyi hatırlıyorum. Önünde vapurların yanaştığı ahşap kazıklar üzerine oturtulmuş geniş bir platform arkasında ahşap ve  yığma taş karışımı iskele binasına yer verilmişti. Yolcu salonu ile platform yüksek demirlerle ayrılmış olup vapur yanaşıp, çımacılar halatları bağlayınca kapıları açılırdı.  Boğazın iskeleler dizisinin başlangıcı olduğundan hemen bütün Boğaziçi  vapurları buraya uğrardı. Aynı zamanda karşıdaki Beşiktaş’a da seferler yapılırdı. İskelenin çıkışı bugünkünden çok farklıydı. İskeleden çıkan yolcular bir anda kendilerini iki tarafta dükkânlardan oluşan bir çarşının içiresinde bulurlardı, Oradan da dar çıkışlardan meydana ulaşırlardı.

 

Üsküdar Meydanının 12 Eylül 1980 darbesinden sonra yeniden düzenlemesine kadar hizmet vermiş, Denizcilik Bankası Yapı Müdürlüğü tarafından Y. Mimar Orhan Şahinlerin proje, Cemalettin Üstünelli’nin statik hesaplarına göre yenilenmiştir. Tarihi eski iskelenin yerine alacak yeni iskelenin meydandaki yapıların özellikle Mihrimah Sultan Külliyesi, Ayazma Camisi ile Sultan III. Ahmet Meydan Çeşmesi ve diğer yapılara uyğun olması öngörülmüşse de yeni yapı tarihi dokuya uyum sağladığı da söylenemez. Ancak yeni iskelede planlama, büyüklük, yükseklik ve biçilmemin öne alındığı belirtilmiştir. İskelenin yapımında büyük hacimli vapurların yanaşabilmesi için denizin derinliklerine çakılan kazıklar ve onların üzerine geniş bir platform yerleştirilmiştir. Ancak yapım sırasında çeşitli harcamalar ortaya çıkınca betonarme sistem tam olarak uygulanamamıştır. Bekleme salonlarına ısıtma yapılmasına başlangıçta karar verilmiş olmasına rağmen yapım sırasında bundan vazgeçilmiştir.

 

Maddi imkânsızlıklar yüzünden kalite düşüklüğü de olmuştur. Tek katlı iskele iki geniş bekleme salonu onları birleştiren mekânlardan meydana gelmiş üzeri ahşap bir çatıyla örtülmüştür.

 



Bu yazı 964 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YUKARI