Değerli Okurlar, farklı sebepler nedeniyle ülkemizde boşanma oranları giderek yükseliyor. Aşağıda tablo olarak sunduğum TÜİK verileri de bu görüşü destekler nitelikte. Tablo halinde sunulan TÜİK verilerindeki boşanmaların %33’ü evliliğin ilk 5 yılda gerçekleşiyor. Evli çiftlerin yollarını ayırmasındaki en önemli sebep ise %32 ile “sorumsuz ve ilgisiz davranma” olarak seslendiriliyor. Bu sebebi %14 ile “aldatma” , %9,8 ile “ekonomik nedenler”, %8 ile “şiddet eğilimi” takip ediyor.
Sevgili Okurlar, yukarıda detayları ile verdiğimiz boşanma sebeplerinin yanına son yıllarda başka bir neden olarak “sosyal medya kullanımı” da eklendi.
Sosyal medyanın hayatın her alanına girmesiyle birlikte bireyler arasındaki iletişim biçimleri de evrim geçiriyor. Artık en yakınlarımızla bile yüz-yüze görüşmekten imtina eder hale geldik. Arkadaşlarımızla sosyal medya üzerinden görüşüyor, özel günlerimizi sosyal medyada kutluyor, ilişkilerimizi orada başlatıyor ve bitiriyor hatta eş seçimimizi bile sosyal medya aracılığıyla yapıyoruz. Sözün özü sosyal medyada yaşıyor ve tabiri caizse orada nefes alıyoruz. Bu bağlamda sıklıkla karşımıza çıkan sorulardan biri de sosyal medyanın çok aktif ve yoğun kullanılmasının boşanma sebebi olup olmayacağıdır.
Kanunda boşanma sebepleri
sınırlı sayıda düzenlenmiş olsa da sosyal paylaşım sitelerinde sürekli zaman geçirmek suretiyle evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin ihlali söz konusu olduğunda, genel bir boşanma sebebi olan TMK 166/1. maddesinde yer alan “evlilik birliğinin temelinden sarsılması “ sebebine dayanılarak boşanma davası açılması mümkündür.
Doktrinde genel boşanma sebepleri şeklinde ifade edilen TMK 166. maddesindeki sebeplerden biri olan “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” sebebiyle boşanma için evlilik birliğinin sarsılmasından ve ortak hayatın eşler için sürdürülmesinin beklenememesinden bahsedilse de bu durumlara yol açan olay ve olguların ne olduğu, hükümde yer almamaktadır. Bu olay ve olguların zamana, zemine, somut olaya ve daha birçok değişkene bağlı olarak farklılık arz etmesi sebebiyle Kanunda tek tek sayılması mümkün olmadığı için bu konuda hâkime takdir yetkisi tanınmıştır.
Yani ailesine ayırması gereken zamanının çoğunu sosyal medyada ve özellikle sosyal paylaşım sitelerinde geçiren eşin, şiddetli alışkanlık ya da bağımlılık düzeyindeki davranışının ya da bu platformlardaki paylaşımlarının evlilik birliğinden doğan hangi yükümlülükleri ihlal edebileceği ve bu durumların evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanmaya etkisi hâkim tarafından takdir edilecektir.
Genel boşanma sebepleri sınırsız olduğundan bir eşin sosyal medyayı çok aktif kullanıyor olması sebebiyle diğer eşe olan evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerini getirmeyi ihmal eder ya da hiç gerçekleştirmez ise, bu durumun evlilik birliğini temelinden sarstığı ileri sürülerek genel boşanma nedenine bağlı boşanma davası açılabilir.
Nitekim, Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin E.2014/19849, K.2015/4186 sayılı ve 11.03.2015 tarihli kararında da internette ve Facebook isimli sosyal medya mecrasında fazla vakit geçiren eşin diğer eşin hayatını çekilmez hale getirdiğini belirtmiştir.
“…Davalının eşinden boşanacağını söyleyerek evi terk etmesi, birlikte yaşamaktan kaçınma ve zamanının çoğunu sosyal paylaşım sitesi ve internette geçirmesi, evlilik birliğinin mutluluğunu sağlama konusundaki özen yükümlülüğüne (TMK. md.185/2) aykırı olup, diğer taraf için ortak hayatı çekilmez kılar.
Gerçekleşen bu duruma göre, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı, dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md.166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır…”
Belirtilen gerekçelerle Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, kendisine getirilen dava reddi hükmünü bozarak davacının davalıya boşanma davası açmasını haklı bir gerekçe olarak kabul etmiştir.
Sonuç olarak, yargı kararlarından da görüleceği üzere yakın bir geçmişe kadar adından bile bahsedilmeyen “sosyal medya kullanımı”, günümüzde evlilik birliğini temelinden sarsacak ve yargı kararlarını etkileyecek hale gelmiştir.