Bugun...


TURHAN BAL

facebook-paylas
DEĞİŞİM DEĞERİ
Tarih: 10-12-2020 16:47:00 Güncelleme: 10-12-2020 16:50:00


Arkanıza yaslanın ve düşünün: Bir bardak su 100 Türk Lirası. Bir çift markalı ayakkabı 10 Türk Lirası. Durun durun hemen bana “iyi misin sen arkadaş?” demeyin. Gayet iyiyim.

 

Bu durum aslında çok bilinen iktisat kuralının yansımasıdır. Bu kural; arz-talep dengesinin fiyat, yani değişim değerine etkisinden başka bir şey değildir. Ekonomilerde fiyat yani değişim değerini; ben, sen, o, biz, siz, onlar kafadan atarak  belirleyemeyiz. Bir ürün veya hizmetin değişim değerini ürünün piyasadaki çokluğu, hizmetin ulaşılabilirliği belirler.

 

Her geçen gün çokmuş gibi görünen su kaynakları azalıyor. Suyu hiç bitmeyecek gibi israfın zirvesini zorlayarak kullanıyoruz. Bu durum yeryüzündeki  içilebilir ve kullanılabilir suyun tükenmesini hızlandırıyor ve  su kıtlığına davetiye çıkarıyor. Bir ürünün kıt olması da o ürünün değerini kat ve kat artırıyor. Durum böyle olunca bir bardak suyun 100 Türk Lirası olması da ekonomi kuralı dahilinde doğal bir sonuç olarak bizleri karşılıyor. Aynı durumu bir çift ayakkabıya göre düşünürsek; bu seferde çeşitli sebeplerden dolayı ayakkabıların yıpranma süreleri uzayıp, fabrikalardaki üretim miktarı, tüketimin üzerinde olduğunda piyasanın en ünlü markası bile olsanız ayakkabınızın fiyatı en dip rakamlara iner. Teşbihte hata olmaz; bugün 1000 Türk Lirası olan ayakkabıya yarın 10 Türk Lirası’na sahip olabilirsiniz.

 

Buradan nasıl bir sonuca varmamız gerekiyor? Kimlere ne gibi sorumluluklar düşüyor. Biz bireyler olarak küçük (mikro) ekonomilerimizde kıt olan kaynakları bilinçli kullanmalıyız. Gereksiz kullanımlardan mümkün olduğunca kaçınmalıyız. Böylece hem tasarruf etmiş hem de artan kaynağı ihtiyacı olanın kullanmasına olanak sağlarız. Devletin, yürütmeyi sağlayan idari gücün büyük(makro) ekonomilerde yapması gerekenler ise kaynaklar konusunda bireyleri ve toplumu bilinçlendirmek. Öz kaynaklara dayalı ürün ve hizmet üretimini geliştirmektir. Öz kaynağa dayalı; emek, toprak ve sermaye üçlüsünü her fırsatta bir araya getirerek üretimi artırmalı, dışa bağımlılığı önce aza, sonra en aza, daha sonra da sonlandırmalıdır. Böylece tekrar kendine yeter bir ülke olarak hakkı olan değişim değerini en üst seviyeye çıkarmalı, en değerli ekonomik değerde bir ülke idealini gerçekleştirmelidir.

 

Büyük devlet insanı Mustafa Kemal Atatürk’ün sözü ile bitiriyorum yazımı: “Ekonomik kalkınma, Türkiye’nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir.” 

 

Sevgi ve selam.



Bu yazı 2260 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
GAZETEMİZ

nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI