Bakan Nebati, bundan aylar önce katıldığı bir televizyon programında ne demişti: “Bu enflasyonun önümüzdeki yıl geleceği noktalar için heyecanlanıyorum. Hani şöyle hayal edersiniz ya bir uyusam da 6 ay sonra uyansam diye... Bir uyuyun 6 ay sonra uyanın Türkiye'de... Çok farklı noktalarda olacağız.”
Bakanımız, “uyuyun” demiş ama aslında bu millet zaten çook derin uykuda. Zira çok iyi ninni söylüyorlar bize.
Ah, keşke dediğiniz şekilde gerçek anlamda uyumak mümkün olsa sayın Bakan! Keşke hayal ederek olsa bu işler… Olsa da, 6 ay değil bir 100 yıl falan uyusak…
*her gün yeni bir hakarete uyanmaktan kurtulsak.
*bu asgari ücret ile geçtim yoksulluk sınırını, açlık sınırının altında yaşamak zorunda olmasak.
*aklımızda başka bir ülkeye mi gitsek, nasıl etsek, nasıl yapsak fikirleri dolanıp durmasa.
*şehit kanlarıyla sulanmış ve sulanmaya da devam eden kutsal vatan topraklarımızın kolayca yabancı ellere geçirildiğini görmesek.
*işe girmek için torpilin de torpili gerekmese.
*memleket kaynaklarının birkaç vakfa, birkaç şirkete su gibi akıtıldığını görüp de içimiz yanmasa.
*bir zamanlar tahıl ambarıyken, şimdi ithal ettiğimiz ürünleri görüp de ah’lar çekmesek.
*her nakit sıkıntısında Arap ülkelerine koştuğumuzu görüp de, karşılığında bu sefer ne verildiğiyle ilgili kafamızda delice sualler dolaşmasa.
*dinin bu denli acımasızca hem bir silah hem de afyon olarak kullanıldığını görmesek.
*memleketimizde öldürülen kadınların önce kıyafetleri sorgulanmasa.
*her kötü durum için “DIŞARIYI” suçlamasak.
*sırf gravat taktı diye iyi hal indirimi almasa azılı suçlular.
*polisin yakaladığı suçluyu eli kolu bağlı yasalar karakolun arka kapısından çıkarmasa
*sırf yandaş olduğu için, hak etmediği halde kendilerine devlet kaynaklarıyla iltimas geçilenlerin şaşırtıcı yüzsüzlüklerine şahitlik etmesek.
*hukuka, kanunlara sarsılan güvenimiz yeniden ihya olsa.
Bir uyansak ve bir baksak ki, her şey değişmiş…
Memleketin her köşesinden liyakat akıyor. İşi bilenler iş başında.
Ayaklar tekrar ayak, başlar yine baş olmuş.
Yöneticilerimiz yumuşak tondan konuşuyorlar. Küfür dönemi kapanmış.
Televizyonlarda siyasi skeçler gırla; hem de nasıl… Ama herkes gülüp geçiyor.
Üretiyoruz. Ama bina değil: toprağı ekiyoruz. Çiftçi mutlu, hem de çok.
Fiyatlar düşmüş.
Sokakta yürürken, daha minnacık bir çocuk annesine bir restoranı gösterip de “burası çok pahallıdır, değil mi anne?” diye sormuyor. Tam tersine, içeri giriyorlar ve çekinmeden siparişlerini veriyorlar.
Kadınların kaporta vesaire şeklinde görüldüğü açıklamalar da yok. Siyasette daha çok kadın var. Her yerde daha çok kadın var.
Yurt dışına çıkmak hayalin de ötesi bir hayal değil. Zira EURO da, DOLAR da makul. Gençlerimiz de, emeklilerimiz de keyifle seyahat edebiliyorlar…
…
AH, BAKAN BEY! O kadar çok şey var ki hayal edilecek. İş hayale kalınca, sayfalar dolusu yazarım ben. Cilt cilt yazarım. Kütüphane dolusu yazarım.
Bu arada. Sayın Bakan! Malum açıklamanızın üzerinden 6 ay geçmiş.
Yani iyi ki uyanma saatini 6 ay sonraya kurmadık. Zira hayal kırıklığına uyanacaktık. Baksanıza… Her yer yangın yeri. Her yer daha beter.
Kasa da fırlatsak aynı, niye uyandık diye delice debelensek de aynı.
Zannımca, bizi ancak bir zaman makinası kurtarır.
Neyse sevgili okurlar! Hep beni dinlediniz! Ya siz? Sizin hayallerinizi de alalım yorumlara…
He, bir de. Hayal etmek çok güzeldir. Güzeldir de, normal koşullar altında.
Kalın sağlıcakla…